KOD: HÜNER47
KOD: HÜNER123
Ebu’l-Kāsım Musnidu’d-dunya Suleyman bin Ahmed bin
Eyyub bin Mutayr el-Lahmi eş-Şami et-Taberani hicri 260’ın Safer ayında Akka’da doğdu.
Zamanının hadis hafızı Taberani, el-Mu’cemu’s-Sağir adlı elinizdeki eserde, alfabetik olarak sıraladığı 1161 hocasının rivayetlerinden birer veya ikişer örnek kaydetmiştir. Eserde 1198 hadis yer almaktadır.
Çok sayıda esere sahip olması onun engin ilmini gösterir.
Taberani hadis toplama uğrunda otuz yıl hasır üzerinde yatmaya katlanarak ilmi seyahatler yaptığını söylemiştir.
Zehebi, onun ‘Müsnedu’d-Dünya’ olduğunu söylerken, Suyuti: “O, Müsnedu’d-Dünya ve hadis ilminin kahraman süvarilerinden biridir” der.
Zehebi, el-İber’de: “…O, doğru sözlüydü, engin bir ilme sahipti. Hadislerin illetlerini, ravilerini ve bablarını bilirdi. Birçok esere sahiptir…” der.
Taberani zamanının hadis hafızı diye nitelenmiş, hadis, ensab ve tarih bilgisiyle döneminin en önde gelen âlimlerinden olmuştur.
Hicri 360’ın Zilkade ayında vefat etmiştir.
Taberani’nin hadis, tefsir ve tarih alanında 107 eseri vardır. En önemli eserleri şunlardır: el-Mu’cemu’l-Kebir, el-Mu’cemu’l-Evsat, el-Mu’cemu’s-Sağir.
KOD: HÜNER085
Tüm hukuk sistemleri gibi İslam hukuku da normatif bir disiplindir; yasaklar (tahrîm), izin
verir (tahyîr), buyurur (îcâb). İnsanlardan pozitif yükümü ifade eden emir norma karşı
harekete geçmelerini isterken negatif yükümü ifade eden yasak norma karşı hareketsiz
kalmalarını bekler. Tersi iki durum ise suç denilen davranışsal sapmanın farklı iki şeklini
doğurur: İcraî Suç ve İhmalî Suç.
Elinizdeki çalışmada, işlenmesinde dış dünyaya yansıyan somut bir eylemin etkili olmadığı,
aksine sadece hareketsiz kalmakla tamamlanan ihmalî suçlar nazarî ve tatbikî boyutlarıyla ele
alınmakta, söz konusu suç tiplerine ilişkin İslam hukuku kaynaklarında geçen görüşler
karşılaştırmalı olarak incelenmektedir.
KOD: HÜNER124
Ebu Dâvûd Süleyman bin Dâvûd el-Cârûd et-Tayâlisî hicrî 133 yılında doğdu, hicri 204 yılında Basra’da vefat etti. Cenaze namazı Basra Valisi Yahyâ bin Abdullah tarafından kıldırıldı. Tayâlisî “ilim dağı” olarak nitelenmiş, hâfızasına çok güvendiği için genellikle ezberinden rivayette bulunmuştur. Hâfızasından otuz veya kırk bin hadis nakledebildiği kaynaklarda zikredilir.
Hadis konusunda yapılan çalışmaların en meşhurlarından birisi de, Ebu Davud et-Tayâlisî’nin Müsnedi’dir. Bu çalışma, en eski hadis eserlerindendir ve müsned türünün ilk örneğidir. Eser, sahabî râvilerinin adlarına göre tasnif edilmiştir. 292 sahabinin 2890 rivayeti vardır.
Aşere-i Mübeşşere’nin rivayetleri ile başlayan eserde, kadınların rivayet ettiği hadisler için de ayrı bir bölüm açılmıştır. Çalışmamızda hadisi nakleden râvînin hâl tercemesini verdik. Amacımız, sahabelerin kısa hâl tercemeleri eşliğinde okura hadisleri ulaştırmaktır.
KOD: HÜNER107
Hz. Peygamber (s.a.v) diyor ki :
‘’ Her şeyin bir kalbi (özü) vardır. Kur’an’ın kalbi de Yasin’dir.’’ Tirmizi
Kalp hayati heyacanın kaynağıdır. Yasin suresi de Kur’an’ın kalbidir. Yasin Suresi’nin temel konuları olan tevhid, risalet , ahiret, haşr ve neşr esasen kalbin eylemleridir. Kalbe bunlar yerleşmelidir. İnancın merkezi olan kalp, Kur’an’ın kalbi olan Yasin suresi ile dirilir.
Sure temel itikadi ve ahlaki konuları esas alır. Ana tema tevhid, ahiret ve risâlettir. Ölüm ve yeniden diriliş Yasin suresinde tekrar tekrar gündeme gelmektedir. Yeniden diriliş, hesaba çekilmenin tartışılmazlığı ve bunun sonucu olarak insanın ahlaki sorumluluğu ön plandadır.
Rasulullah (sav):
“Ölüleriniz için Yasin-i Şerif’i okuyun.” (Ebu Davud)
“Ölmek üzere olanlarınıza Yasin okuyunuz.” (Ebu Davud) buyurmaktadır.
Sadece ölenlere değil ölümcül dertlere duçar olanlara da okumalıdır. Yasin suresini anlayarak, emir ve yasaklarına uygun hareket eden diriliyor demektir. Sureler okuyanından değişiklikler ister. İnanışları, anlayışları, ortamları, hal ve gidişlerini gözden geçirmeleri beklenir. Yasin Suresini okumak hayatımıza nice güzellikler, sevinçler katar.
KOD: HÜNER108
KOD: HÜNER115
Meryem Suresi, risaletin 5. yılında, Fatır Suresi’nden sonra ve Taha Suresinden önce Mekke’de nazil oldu. Mekke müşrikleri İslami daveti durduramayınca fiziki, psikolojik, sosyal işkence ve ekonomik ambargoya başladılar.
Peygamberliğin 5. Yılında hicrete izin verildi. Genellikle fakirlerden, kölelerden ve daha önce Kureyş’e sığınmış yabancılardan oluşan Müslüman grup Habeşistan’a hicret etmeye karar verir. İşte bu yolculukta muhacirlere azık ve erzak olacak Meryem Suresidir. Müslümanlar Habeşistan’a Necaşi’nin ülkesine iltica ederler.
Surenin ismi Meryem. Hz. Meryem’in namusunun, iffetinin örnek alınması istenmektedir. Müslümana, Hz. Meryem örnektir. Batıda her yerde Meryem resimlerine rastlanıyor. Fakat namusun, iffetin izine bile rastlanamıyor.
Hz. Meryem’den bir oğul olması sebebi olmayan bir sonuçtur. Sebep sonuç ilişkisi haşa Allah’ı bağlayacak değildir. O bir şeyin olmasını dilerse ol der ve olur. İnsanın kendini Allah’a teslim etmesinden başka çare mi var? Allah’ın rızası dışında başkasının rızasını aramanın ne anlamı var?
Ayrıca surede, öğüt ve uyarılar ile ahiretin imrendiren ve korkutan hallerine dikkatleri çekilir. Hidayete erenlerle sapıtanların yolları açıklanır. Kafir ve mü’minin eline geçecekler aynı şeyler değildir. Hak ile batıl davasında kimin kazanacağı bellidir. Allah’ın gücü karşısında kimin, nasıl bir gücü söz konusu olabilir ki?
KOD: HÜNER105
Ashab-ı Kehf, çevrelerine Allah’ tan başka ilah olmadığını duyurdu. Bu örnek tavirları bugün dahi gündemimizde yaşamaya devam etmektedir ve şu mesajı ulaştırmaktadır: “Herkes gençlik ruhunda olmalıdır. Genç olmak yaştan ziyade anlayışla alakalıdır.Ruhun genç olması gerekir. Yaşça geçlikteki bir takım hatıralarla yaşamak yerine genç bir ruha yaraşan coşkunlukla Allah’ ın emirleri şartsız ve samimi bir tutumla hayata yansıtılmalıdır.”
Bu yiğit, dinamik gençler toplumu sürükleyen küfür ve isyan dalgasına karşı gerek nefislerinde gerek çevrelerinde ciddi bir mücadele verdiler. Şirke zorlanmaktaydılar. Fitneye yakalanmamak için, dinlerini korumak için mağaraya sığındılar. Mağarada öncelikle duaya sarılan gençler, Rablerine sığınmışlar ve; “Ey Rabbimiz! Şu işimizde bize başarıyı göster, bu işten nasıl çıkacağız bize öğret, bize bilgi ver, bilinç ver, bizi doğruluk bilinciyle donat, işimizi rast getir, akıbetimizi hayreyle, sonumuzu güzelleştir, kafirlerin elinde oyuncak olmaktan ve böylelikle dinimizi kaybetmekten, dünyada rezillikten ve ahirette azaptan koru.” diye niyazda bulundular.
KOD: HÜNER093
“-Kırk Fasıl’da- Cihat Kitabı” adlı bu çalışma, İbn Hazm’ın en meşhur kitabı olarak bilinen “el-Muhallâ bi’l-Âsâr” adlı eserindeki “Kitabu’l-Cihad” başlığından hazırlanmıştır. Özellikle Siyer, Hadis ve Fıkıh konuları yoğunlukta olduğu için bu bölümü seçilmiştir.
Bu sayede, hem bu ilim dallarındaki geniş yelpazeli aktarımlardan istifade etme, hem de İbn Hazm’ın metot, usul ve kâidelerini beraberce görebilme, münakaşa yöntemine şahit olma imkânı doğmuştur.
Çalışma, eserin, on iki ciltlik Beyrut baskısı esas alınarak yapımıştır. Mümkün olduğu ölçüde aslına bağlı kalınmaya, kullandığı ifade ve tabirler aynen muhafaza edimeye çalışılmıştır.
KOD: HÜNER109
Furkan, Kur’an-ı Kerim’in isimlerinden biridir ve aynı zamanda sıfatıdır. Furkan; hakla batılı, haram ile helali, güzel ile çirkini, düşünce ve pratik olarak bir hayat düzeni ile başka bir hayat düzenini, mü’min ile kâfiri ayrı ayrı tanımlayıp aralarını ayırır. Farkı fark ettirir. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu insana fark ettiren en mükemmel ölçüdür.
Mekke döneminin ortalarında, Yasin Sûresi’nden sonra nazil olmuştur. Mekke müşriklerinin İslami daveti çeşitli yollarla engellemeye çalıştıkları, sosyal boykot uyguladıkları, Hz. Peygamber (s.a.v)’i gözden düşürmeye çabaladıkları, hakkında akıl almaz yalanlar yaydıkları bir dönemde nazil olmuştur.
Sûrenin konuları Yasin Sûresi’nin konularıyla benzerlik gösterir. Adını birinci ayetteki ‘furkan’ kelimesinden alır. Furkan hak ile batılın arasını tefrik eden, doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden, güzeli çirkinden ayıran anlamına gelir. Sûre isminin sûre muhtevasıyla alâkası açıktır.
Sûrede Allah, Kur’an, Rasûl ana konu başlıklarıdır. Allah’ın vahdaniyeti ve azametinden sonra Allah’a kulluk anlatılır. Peygambere saygı, itaatin gerekliliği ve niteliği ortaya konur. Toplumun bunlara karşı geliştirdiği şüphelere ve itirazlara cevap verilerek reddedilir. Kafa karışıklıkları giderilir. Gerçeğe direnmenin sonuçları hatırlatılır. Ayrıca İslam’ın yetiştirdiği, ilahi eğitimden geçen müslümanların vasıfları ve farkı belirtilir. Salih mü’minlerin davranışları övülür. Âdeta bu yetişen şerefli müslümanların güzel ahlakına bakarak daha kolay karar verebilirsiniz denir. Müslümanlar olmasa insanlığın Allah azzeve celle katında bir değeri olabilir mi?
120.00 TL
100.00 TL
215.00 TL