KOD: HÜNER8
KOD: HÜNER7
KOD: HÜNER6
KOD: HÜNER116
Bu mütevazi çalışma; efendimizin hadis-i şeriflerini ezberleme, onları birbirimize aktarma ve en önemlisi amel etmemiz konusunda bir teşvik olması ümidi ile hazırlanmıştır.
Gerek amelî gerekse ahlakî olarak günlük hayatımızda çoğu kez karşımıza çıkan, bize yol gösterip rehberlik eden bu hadisleri küçük-büyük, genç-yaşlı demeden öğrenmeli ve ezberlemeliyiz ki efendimizin pâk sünneti, yalnızca kitaplarda okunan bir sünnet değil, hayatımızda bizzat yaşanan bir sünnet olsun.
Biz de okunup yaşansın ve kolaylıkla ezberlensin niyetiyle 7 büyük hadis imamının Sahih ve Sünen eserlerinden 500 hadisi bu çalışmada derledik.
Hadisleri seçerken ezberlenebilmesi ve hafızalarda kalması kolay olsun diye anlam bakımından çok geniş olsa da telaffuzda kısa olan hadisleri tercih etmeye çalıştık.
KOD: HÜNER109
Furkan, Kur’an-ı Kerim’in isimlerinden biridir ve aynı zamanda sıfatıdır. Furkan; hakla batılı, haram ile helali, güzel ile çirkini, düşünce ve pratik olarak bir hayat düzeni ile başka bir hayat düzenini, mü’min ile kâfiri ayrı ayrı tanımlayıp aralarını ayırır. Farkı fark ettirir. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu insana fark ettiren en mükemmel ölçüdür.
Mekke döneminin ortalarında, Yasin Sûresi’nden sonra nazil olmuştur. Mekke müşriklerinin İslami daveti çeşitli yollarla engellemeye çalıştıkları, sosyal boykot uyguladıkları, Hz. Peygamber (s.a.v)’i gözden düşürmeye çabaladıkları, hakkında akıl almaz yalanlar yaydıkları bir dönemde nazil olmuştur.
Sûrenin konuları Yasin Sûresi’nin konularıyla benzerlik gösterir. Adını birinci ayetteki ‘furkan’ kelimesinden alır. Furkan hak ile batılın arasını tefrik eden, doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden, güzeli çirkinden ayıran anlamına gelir. Sûre isminin sûre muhtevasıyla alâkası açıktır.
Sûrede Allah, Kur’an, Rasûl ana konu başlıklarıdır. Allah’ın vahdaniyeti ve azametinden sonra Allah’a kulluk anlatılır. Peygambere saygı, itaatin gerekliliği ve niteliği ortaya konur. Toplumun bunlara karşı geliştirdiği şüphelere ve itirazlara cevap verilerek reddedilir. Kafa karışıklıkları giderilir. Gerçeğe direnmenin sonuçları hatırlatılır. Ayrıca İslam’ın yetiştirdiği, ilahi eğitimden geçen müslümanların vasıfları ve farkı belirtilir. Salih mü’minlerin davranışları övülür. Âdeta bu yetişen şerefli müslümanların güzel ahlakına bakarak daha kolay karar verebilirsiniz denir. Müslümanlar olmasa insanlığın Allah azzeve celle katında bir değeri olabilir mi?
KOD: HÜNER152
Hz. Muhammed kendilerine peygamber olarak gönderildiğinde inkarcılar ondan kendilerine önceki peygamberlerin gösterdiği hissi mucizelere benzer mucizeler göstermesini istemişlerdir. Ancak Allah onların hissi mucize isteklerini geri çevirerek akıllarına hitap eden Kur'an'ın onlar için Hz. Muhammed'in nübüvvetini ispat eden yeterli bir mucize olduğunu vurgulamıştır. Ayrıca Hz. Muhammed'in insani yönü anlatılarak onun da kendileri gibi bir beşer olduğunu, mucizelerin sadece Allah'ın iradesi ile gerçekleştiğini belirtir. Bu nedenle ne Allah'ın kitabı olan Kur’an-ı Kerim ne de Hz. Muhammed kendisi açık bir şekilde Kur’an-ı Kerim'in dışında hiçbir hissi mucizevi nübüvvetinin ispatında kullanmamıştır. Ancak İslam düşüncesinin teşekkülü döneminde mucize olgusu iki zeminde tartışılmıştır. Özellikle hicri 2. asırdan itibaren İslam dünyasında ortaya çıkan ilhak ve zındıklık hareketlerine karşı Hz. Muhammed'in nübüvvetini ispat etmek amacıyla ilk dönem kelamcıları Kur'an'ı merkeze alarak konuyu ayet, burhan, delil, hüccet gibi kavramları kullanarak ispat etmeye çalışmışlardır. Diğer akım ise, yine aynı dönemde önce siyer ve rivayetler şeklinde yer almıştır. 3. asırdan itibaren benzer rivayetler hadis kitaplarında yer almıştır. Hadisçilerin konu ile ilgili rivayetleri kelamcılar tarafından birer hissi mucize olarak yorumlanmıştır. Yine aynı dönemde özellikle kelamcılar tarafında mucizenin tanımı yapılarak, Hz. Peygamber’in birçok alanda hisse mucizeler gösterdiğini belirterek, Hz. Muhammed'in nübüvvetini ispat etmeye çalışmışlardır. İkinci düşünce daha yaygın bir şekilde olmak üzere her iki düşüncenin yansımaları günümüzde mevcuttur.
KOD: HÜNER123
Ebu’l-Kāsım Musnidu’d-dunya Suleyman bin Ahmed bin
Eyyub bin Mutayr el-Lahmi eş-Şami et-Taberani hicri 260’ın Safer ayında Akka’da doğdu.
Zamanının hadis hafızı Taberani, el-Mu’cemu’s-Sağir adlı elinizdeki eserde, alfabetik olarak sıraladığı 1161 hocasının rivayetlerinden birer veya ikişer örnek kaydetmiştir. Eserde 1198 hadis yer almaktadır.
Çok sayıda esere sahip olması onun engin ilmini gösterir.
Taberani hadis toplama uğrunda otuz yıl hasır üzerinde yatmaya katlanarak ilmi seyahatler yaptığını söylemiştir.
Zehebi, onun ‘Müsnedu’d-Dünya’ olduğunu söylerken, Suyuti: “O, Müsnedu’d-Dünya ve hadis ilminin kahraman süvarilerinden biridir” der.
Zehebi, el-İber’de: “…O, doğru sözlüydü, engin bir ilme sahipti. Hadislerin illetlerini, ravilerini ve bablarını bilirdi. Birçok esere sahiptir…” der.
Taberani zamanının hadis hafızı diye nitelenmiş, hadis, ensab ve tarih bilgisiyle döneminin en önde gelen âlimlerinden olmuştur.
Hicri 360’ın Zilkade ayında vefat etmiştir.
Taberani’nin hadis, tefsir ve tarih alanında 107 eseri vardır. En önemli eserleri şunlardır: el-Mu’cemu’l-Kebir, el-Mu’cemu’l-Evsat, el-Mu’cemu’s-Sağir.
KOD: HÜNER126
Kur’ân’ın mucize oluşu, onun en önemli yapısal özelliğidir. Söz konusu özellik ise, onun nazım ve te’lifinde aranmalıdır. Kur’ân’daki kelimelerin âyetlerle, âyetlerin sûrelerle münasbeti ve bunların tertibindeki insicâm, onun mucizeliğinin bir göstergesi olduğu gibi Kur’ân’daki lafız ve mana dengesi de söz konusu göstergelerden bir tanesidir. İbn Atiyye’nin, hemen hemen bütün müfessirlerce kabul edilen “Kur'ân'dan bir lâfız çıkarılacak olursa, Arap lisanının tamamı alt üst edilse bile, onun yerini tutabilecek tek kelime bulunamaz” şeklindeki beyanı, Kur’ân’ın üslubundaki olağanüstülüğe işaret etmektedir.
Kur’ân’a göre, Allah’a iman etmekle mükellef olan insan, iman ettiği/edeceği yaratıcıyı tanımak ve bilmek ister ki, bu da ancak “marifetullaha” yani Allah hakkındaki bilgiye kaynaklık eden isim ve sıfatların bilinmesiyle mümkündür. İman ve teslimiyetin ön koşulu olan “akla” sahip her bir fert yaratıcıyı, yine ancak yaratıcının kendisini ona bildirmesiyle bilebilir ve tanıyabilir ki bu da Kur’ân (vahiy) yolu ile gerçekleşmektedir. İnsanın, sıfat ve isimlerden soyutlanmış bir yaratıcıyı kavraması imkânsızdır. Yüce Allah Kur’ân’da, gözlerin daha önce görmediği kendi zatından bahsetmek yerine, sıfat ve isimlerinin kaynaklık ettiği fiillere, olaylara ve onların neticelerine dikkat çekerek kendini bizlere bildirmektedir. Çünkü vâhidiyyet âlemle ilişkili olmayı ifade eder. Âlem ise, Mutlak Zât’ın kaynaklık ettiği sıfatların ve isimlerin neticesi olduğu gibi, vâhidiyetten doğan ilişki de Yüce Allah’ın sıfat ve isimlerinin bir gereğidir.
KOD: HÜNER3
KOD: HÜNER142
Kur’an’ın doğru anlaşılmasına ve yaşama katılmasına yönelik söylem ve yazılar da kıyamete kadar bitmeyecektir. Yazılanların ve anlatılanların çokluğu bizi aldatmasın. Onların her biri nurun evresinde dönüp varlık bulmaya çalışan pervanelerdir. Bu İslam’ın bilinmezliği ve bilgisinin çokluğundan değildir. Kur’an ve İslam adına yazı ve anlatım kalabalıklarını bir kenara bırakıp, Kur’an ve Sünnet’in kaynaklarını okumak, düşünmek, anlamaya çalışmak ve yaşamaya çalışmak öncelikli olmalıdır. İnsanların düşünsel sorunları ve anlayış farklılıkları İslam’ın kendisi değildir. İslam’ın kendisi Kur’an ve Sünnet’tir. İslam’ın temsilcisi Kur’an ve Sünnet’tir.
Orta Dünya’nın insanı Allah’ın kendisine verdiği aklı, özgürlüğü ve imkanları insanın dünyada yaratılış görevi ve dünyada hak olanların şahitleri olmak sorumluluklarını yerine getirmek için kullanmalıdır. Orta Dünya’nın insanı batıya doğuya, kuzeye güneye koşuşturmayı bırakıp, tekrar Kur’an’a yönelerek Allah’a teslim olmalıdır. Allah’a yönelmesi hem ibadettir ve bağışlanma istemesidir hem de görev ve sorumluluk bilincinin, isteğinin farkına varmasıdır.
Durusul Kur’an tefsir değildir
Tefsir Kur’an’ın bazı insanlar tarafından daha iyi anlaşılan ve bilinen bölümlerinin daha az bilen insanlara açıklanmasıdır. Tefsir açıklamasında dil, konu veya rivayetler açısından daha çok açıklamalar yapılmaktadır. Derlememde tefsirlerden faydalanmakla birlikte anlatımımda tefsirlerin belirli kuralları içinde kendini sabitlemek istemedim. Bazı kelimelerin anlamlarını özel olarak vermekle birlikte dil tartışmalarına, konu konu anlatımlara, rivayetlerin derlenip karşılaştırma değerlendirmesine girmedim.
Kur’an’ı konu konu anlatım yerine ayet ayet anlatmayı tercih ettim. Kur’an’ı bir bütün olarak anlamada ayet ayet anlatımın daha iyi olacağını düşündüm. Bu nedenle Kur’an’ın mevcut düzenini olduğu gibi takip ettim. Kur’an’ın anlaşılmaz yönleri olduğunu ve anlaşılır hale getirmek için anlatmalıyım diye düşünmedim. Kur’an kendi ifadesiyle apaçıktır.
120.00 TL
100.00 TL
215.00 TL