KOD: HÜNER144
Allah’ın ve O’nun elçisi olan peygamberlerin öğretileri bütüncül bir şekilde incelendiğinde, onların mutedil bir anlayış ortaya koydukları görülecektir. Nitekim ilahi öğretinin gizli ya da açık ifadelerinde ibadetlerin az ve devamlı olanına dair bir vurgu vardır. Yine bu öğretilerin merkezinde ilk emir olmasıyla da tebarüz eden “Oku” emri yatılıdır. Okumanın bir ibadet ve şuur kazancı olduğunu bilerek, Allah’ın kaleme, tefekküre verdiği değeri düşünmek gerekmektedir. Esasında tefekkür kişinin elinde olan bir şey değildir.
Başka bir deyişle bir müddet tefekkür etmek için vakit ayrılması, o ibadetin tefekkür değil ilim olduğunu ortaya koymaktadır. Zira tefekkür kişide ansızın ve çabalamaksızın ortaya çıkan şeydir. Bir âyet, bir hadis işittiğimizde bizi derinlere daldıran; denize, ağaca, kısaca tabiata bakınca yüce zatını hatırladığımız şeyin adıdır tefekkür. İşte elinizdeki bu kitap size az ama devamlı olanı tavsiye eden, okumaya, kaleme, kitaba her şeyden daha fazla değer veren ve sizi tefekküre sevk eden amilleri bir arada barındırması için yazılmıştır.
Bu kitap “Dostlar” olmakla tavsif ettiği okuyucularını bir dert sahibi yapmak ve dinlemek, dinlenmek isteyenlere bir ses ve sükûnet sunmak istemektedir. “Derdi olmayanın, derdi çoktur” anlayışıyla kaleme alınan bu eser, vatan, millet ve ümmetin dertlerini dostlarıyla paylaşmak ve dostça selamlaşmak istiyor.
KOD: HÜNER146
Orta Dünya insanı sevmenin ve sevginin oluşmasında ve dünyaya yayılmasında kendisini görevli ve mesul hisseder. Bu görev ve mesuliyet vahiy inanışlarından, İslam’a imanlarından gelir. Dünyada iyiliğin yanında kötülük, temizliğin yanında kirlilik yaratılış gereği var olagelmiştir. Bundan sonra da devam edecektir. Kötülüklere ve kirliliklerine bakarak biz Orta Dünya insanı iyilikten, temizlikten ve sevgiden yana tavır almaktan vazgeçemeyiz. Orta Dünya insanı seven bir insandır. Tarih içinde birçok sevgiyi yaşamıştır, yaşamaya devam etmiştir ve bundan sonra da muhabbete sahip çıkmaya, yaygınlaştırmak için cehd etmekte sebatlıdır.
Orta dünya sevgi medeniyeti olmanın temellerine sahiptir. Dünyanın tümü karanlık olsa ve tek kişi kalsak bile sevgi ışığımızı canlı tutmalıyız. Sevgi nurumuzun olması bizi aydınlatmaya devam edecektir
KOD: HÜNER1
KOD: HÜNER6
KOD: HÜNER099
Son zamanlarda daha bir ivme kazanan din konusundaki tartışmalarda üzerinde en çok durulan konuların başında, dinî ifadelerin/kutsal metinlerin tahlîli gelmektedir. Özellikle vahiyle gelen ifadelerin, anlattıkları gerçeği ne oranda karşıladığı konusu sıkça tartışılmaktadır. Bu alanda din dilinin mahiyetini anlamaya dönük olarak “Sembolizm” veya “Sembolik/Alegorik/Mecazcı Dil Anlayışı”, ileri sürülen iddialı bir görüş olarak karşımıza çıkmaktadır. Şu bir gerçek ki deyimleri, mecazları ve edebî tasvirleri tümüyle yok saymak, onları salt literal olarak algılamak anlayışları köreltmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki ölçü ve kritere tabi olmaksızın gelişigüzel bir şekilde tüm ifadeleri mecaz bahanesi ile öznelleştirmek de anlamı buharlaştırmakta ve yok etmektedir. Öyleyse aşırılıklardan kaçınıp mutedil bir ölçü ve denge ile hareket edilebildiği takdirde sembolizm, bize kutsalın farklı tezahürlerinin yorumunu mümkün kılan teorik şifreyi sunarak beşeri varlığa ve onun varoluşuna yabancı olanın farkına varılmasına yardımcı olabilir, görülmeyen gerçekleri elle tutulur derecede açık olmayan bir algılayış ile anlamamıza katkıda bulunabilir. Aksi takdirde dilin kurallarına ve sahih naklî kaynaklara uygun olmayacak şekilde hareket edildiğinde, dinî ifadelerin anlamı ve nesnel karşılığı ile ilgili güvenilir bir dayanak ortaya koymak imkânsız hale gelecektir.
KOD: HÜNER126
Kur’ân’ın mucize oluşu, onun en önemli yapısal özelliğidir. Söz konusu özellik ise, onun nazım ve te’lifinde aranmalıdır. Kur’ân’daki kelimelerin âyetlerle, âyetlerin sûrelerle münasbeti ve bunların tertibindeki insicâm, onun mucizeliğinin bir göstergesi olduğu gibi Kur’ân’daki lafız ve mana dengesi de söz konusu göstergelerden bir tanesidir. İbn Atiyye’nin, hemen hemen bütün müfessirlerce kabul edilen “Kur'ân'dan bir lâfız çıkarılacak olursa, Arap lisanının tamamı alt üst edilse bile, onun yerini tutabilecek tek kelime bulunamaz” şeklindeki beyanı, Kur’ân’ın üslubundaki olağanüstülüğe işaret etmektedir.
Kur’ân’a göre, Allah’a iman etmekle mükellef olan insan, iman ettiği/edeceği yaratıcıyı tanımak ve bilmek ister ki, bu da ancak “marifetullaha” yani Allah hakkındaki bilgiye kaynaklık eden isim ve sıfatların bilinmesiyle mümkündür. İman ve teslimiyetin ön koşulu olan “akla” sahip her bir fert yaratıcıyı, yine ancak yaratıcının kendisini ona bildirmesiyle bilebilir ve tanıyabilir ki bu da Kur’ân (vahiy) yolu ile gerçekleşmektedir. İnsanın, sıfat ve isimlerden soyutlanmış bir yaratıcıyı kavraması imkânsızdır. Yüce Allah Kur’ân’da, gözlerin daha önce görmediği kendi zatından bahsetmek yerine, sıfat ve isimlerinin kaynaklık ettiği fiillere, olaylara ve onların neticelerine dikkat çekerek kendini bizlere bildirmektedir. Çünkü vâhidiyyet âlemle ilişkili olmayı ifade eder. Âlem ise, Mutlak Zât’ın kaynaklık ettiği sıfatların ve isimlerin neticesi olduğu gibi, vâhidiyetten doğan ilişki de Yüce Allah’ın sıfat ve isimlerinin bir gereğidir.
KOD: HÜNER141
Çeşitli, Az ve Yavaş (ÇAY) yiyeceğiz. Hareket edeceğiz, Olumlu zihin ve duygulara sahip olacağız ve Posamızı posalı yiyerek artıracağız (HOP). Su içmemizi düzenleyeceğiz ve Uykumuzu iyi uyuyacağız (SU). ÇAYHOPSU sağlıklı yaşam yönetiminin temel özellikleridir.
Tercih senin:
Genç ölmezsen yaşlanacaksın. Geç yaşlanmak ve yaşlılık hastalıklarını azaltmak senin elinde. Besinle gelen hastalıkları başlatma. Başlayanı durdur. Durmayanı yavaşlat. Kilo alma, zor verirsin. Yanlış verirsen yine alırsın. Sen sana özelsin. Başkası olamazsın. ÇAYHOPSU sağlıklı yaşamda gereksinim, açlık ve hoşlanmayı yönetmektir.
Gereksinimi karşılamalı, açlığa ve hoşlanmaya karşı tedbirli olmalı.
KOD: HÜNER133
Muhsin, ihsan eden, ihsan içinde olan demektir. İhsan Allah’ın ve insanın iyi dediği değerler ve davranışlardır. İhsan olmanın iki ölçüsü Allah açısından iyi olan ve insan açısından iyi olandır. Bir şey insan açısından iyi kabul edilebilir ama Allah iyi kabul etmiyorsa o şey ihsan değildir. İnsan açısından iyi olmanın temelinde insanın ondan hoşlanması ve işine yaraması vardır. Öte yandan insanın hoşuna giden her şey insana tümden zararsız değildir. Dünyada olmasa bile ahirette zarar verebilir. İhsan, Allah açısından iyi olan ve insana sonuçta ahrette zarar vermeyen şeydir diyebiliriz. Bir şey Allah açısından iyiyken ilk dönemde insanın hoşuna gitmeyen bir şey olabilir. Dünyada insan o ihsan olan davranış nedeniyle sıkıntıya girebilir, ama ahrette zarar görmekten kurtulur. Sonuç olarak muhsin olmak, Allah’ın sevdiği ihsan olan davranışlar yapan olmaktır. İhsan davranışlar Allah’ın razı olduğu, insana ahrette zarar vermeyen davranışlardır, inanışlardır. Muhsin insan olmak Allah’ın sevdiği insan olmaktır.
KOD: HÜNER140
Kur’an ve Sünnet’i düşünmenin, Kur’an ve Sünnet’ten hareketle düşünmenin, Kur’an ve Sünnet’le düşünmenin kapsamları farklıdır. Kur’an ve Sünnet’i düşünmek bizatihi Kur’an ayetlerini ve Sünnet’in kaynağı olan hadis rivayetlerini düşünmektir. Bu tür düşünme genelde ayet ayet, hadis hadis veya onları delil alarak konu konu düşünmektir. Kur’an ve Sünnet’ten hareketle düşünmede düşünülecek konuları Kur’an ve Sünnet belirlemektedir. Daha çok Kur’an ve Sünnet’i konu konu düşünmektir.ㅤ
Kur’an ve Sünnet’le düşünmeyi (KUSD) diğer ikisinden farklı görüyorum. Kur’an ve Sünnet’le düşünmekte kişi konuları istediği gibi seçer, istediği gibi düşünür ve düşünmesinde Kur’an ve Sünnet’e ters bir durum var mı diye düşüncesini gözden geçirir. Konu seçiminin kaynağı bizzat Kur’an ve Sünnet değildir. Düşüncesine ayetleri ve hadis rivyatelerini delil olarak sunmaz. Düşüncesini destekleyen veya yanlışlayan Kur’an ve Sünnet'te hükümler varmı diye düşüncesini gözden geçir.
KOD: HÜNER44
100.00 TL
215.00 TL