KOD: HÜNER139
İnsanın varlık dünyasındaki esaslı sorunu güvenliktir. Allah’tan başka kime dayanıyorsanız, nihayetinde akıbet örümceğin ölüm tuzağına benzer. Allah’tan başkasını dost edinen, ilah edinen, ondan yardım ve rızık uman, zor zamanlarında kendisine sığınmaya çalışan bu zavallıların ilah edindikleri dayanak, örümceğin evinden daha çürüktür.
Örümcek (Ankebut), bir sinek avlayabilmek için, çürük bir eve çok emek verir. Az bir yarar için! Geçici dünya hayatına aşırı umut bağlayanlar, durmadan yatırım yapan insanlar da sanki böyle. Dünyaya bu kadar bel bağlanınca çok şey mi kazanacaklar?
KOD: HÜNER109
Furkan, Kur’an-ı Kerim’in isimlerinden biridir ve aynı zamanda sıfatıdır. Furkan; hakla batılı, haram ile helali, güzel ile çirkini, düşünce ve pratik olarak bir hayat düzeni ile başka bir hayat düzenini, mü’min ile kâfiri ayrı ayrı tanımlayıp aralarını ayırır. Farkı fark ettirir. Neyin doğru, neyin yanlış olduğunu insana fark ettiren en mükemmel ölçüdür.
Mekke döneminin ortalarında, Yasin Sûresi’nden sonra nazil olmuştur. Mekke müşriklerinin İslami daveti çeşitli yollarla engellemeye çalıştıkları, sosyal boykot uyguladıkları, Hz. Peygamber (s.a.v)’i gözden düşürmeye çabaladıkları, hakkında akıl almaz yalanlar yaydıkları bir dönemde nazil olmuştur.
Sûrenin konuları Yasin Sûresi’nin konularıyla benzerlik gösterir. Adını birinci ayetteki ‘furkan’ kelimesinden alır. Furkan hak ile batılın arasını tefrik eden, doğruyu yanlıştan, iyiyi kötüden, güzeli çirkinden ayıran anlamına gelir. Sûre isminin sûre muhtevasıyla alâkası açıktır.
Sûrede Allah, Kur’an, Rasûl ana konu başlıklarıdır. Allah’ın vahdaniyeti ve azametinden sonra Allah’a kulluk anlatılır. Peygambere saygı, itaatin gerekliliği ve niteliği ortaya konur. Toplumun bunlara karşı geliştirdiği şüphelere ve itirazlara cevap verilerek reddedilir. Kafa karışıklıkları giderilir. Gerçeğe direnmenin sonuçları hatırlatılır. Ayrıca İslam’ın yetiştirdiği, ilahi eğitimden geçen müslümanların vasıfları ve farkı belirtilir. Salih mü’minlerin davranışları övülür. Âdeta bu yetişen şerefli müslümanların güzel ahlakına bakarak daha kolay karar verebilirsiniz denir. Müslümanlar olmasa insanlığın Allah azzeve celle katında bir değeri olabilir mi?
KOD: HÜNER105
Ashab-ı Kehf, çevrelerine Allah’ tan başka ilah olmadığını duyurdu. Bu örnek tavirları bugün dahi gündemimizde yaşamaya devam etmektedir ve şu mesajı ulaştırmaktadır: “Herkes gençlik ruhunda olmalıdır. Genç olmak yaştan ziyade anlayışla alakalıdır.Ruhun genç olması gerekir. Yaşça geçlikteki bir takım hatıralarla yaşamak yerine genç bir ruha yaraşan coşkunlukla Allah’ ın emirleri şartsız ve samimi bir tutumla hayata yansıtılmalıdır.”
Bu yiğit, dinamik gençler toplumu sürükleyen küfür ve isyan dalgasına karşı gerek nefislerinde gerek çevrelerinde ciddi bir mücadele verdiler. Şirke zorlanmaktaydılar. Fitneye yakalanmamak için, dinlerini korumak için mağaraya sığındılar. Mağarada öncelikle duaya sarılan gençler, Rablerine sığınmışlar ve; “Ey Rabbimiz! Şu işimizde bize başarıyı göster, bu işten nasıl çıkacağız bize öğret, bize bilgi ver, bilinç ver, bizi doğruluk bilinciyle donat, işimizi rast getir, akıbetimizi hayreyle, sonumuzu güzelleştir, kafirlerin elinde oyuncak olmaktan ve böylelikle dinimizi kaybetmekten, dünyada rezillikten ve ahirette azaptan koru.” diye niyazda bulundular.
KOD: HÜNER106
KOD: HÜNER086
Hz. Peygamber “Kur’an’ı çokça okuyun, bir kimse Kur’an’ı okur da Kur’an’ın emrettiklerini yapmaz, nehyettiklerinden kaçınmazsa, o kişi Kur’an okumamış demektir” buyurmaktadır.
Kur’an, Hz. Peygambere (a.s.) yirmi üç yıl boyunca, yaşadığı şartlara göre parça parça indirilmiştir. Yani Kur’an şifahen gelmiştir. Masabaşı ilmi olsun diye değil, hayatın tam içerisine nüfuz etmesi için indirilmiştir. Kur’an okunduğunda onun ihtilafları çözmesi, hükmetmesi, okunup anlaşılması için indirildiği görülecektir. Dolayısıyla vahye muhatap olan insanın, Kur’an okumadan önceki hayatı ile Kur’an okuduktan sonraki hayatı, Kur’an okumadan önceki düşünceleri ile Kur’an okuduktan sonraki düşüncelerinin aynı olmaması gerekmektedir. Kur’an okuyan müslümanla Kur’an’ı okumayan kimsenin dünyaya ve olaylara bakışı aynı olmamalı zira Hz. Peygamber, Kur’an ehlinin Allahın has kulları yani ehlullah olduğunu beyan etmektedir. Bundan dolayı “Ehlullah”ın karşılaştıkları olaylara cahillerle aynı tavrı göstermemesi gerektiği ifade edilmektedir. Ayrıca Kur’an ehlinin kendilerini düzeltmesi durumunda insanların da kendilerini ıslah edecekleri zikredilmektedir.
Söz konusu amaca binaen biz, toplumda amme cüzü diye bilinen otuzuncu cüzü tefsir etmeye ve surelerin bize verdiği mesajı anlayabildiğimiz kadarı ile ifade etmeye gayret ettik. Zira biz, Hz. Peygamberin hayatında meydana gelen olayların birbirinden bağımsız gelişmediğine inanmaktayız. Aynı şekilde surelerin bu hayata müdahale etmek için indirildiğinden dolayı surelerin de bir birinden bağımsız olmadıklarını düşünmekteyiz. Bu sebeple, sureleri diğer surelerle irtibatlandırarak açıklamaya gayret ettik. Sureden anladıklarımızı da özetlemeye çalıştık. Ayetle ilgili açıklamaları genellikle dipnotta aynı konuyla alakalı diğer ayetlere müracaat ederek yaptık. Konuyu açıklamak için bildiğimiz bir hadis veya rivayet var ise onu da naklettik. Gerekli gördüğümüz yerlerde de tefsirlerden faydalandık.
KOD: HÜNER160
Mülk, Allah’ındır. Ölüm ve hayat, insan için bir imtihandır. “Keşke işitip akletseydik!” denilmemesi için Kalem ve yazdıklarına dikkat edilmesi gerekmektedir. Bir Kalem, yaşamamız gerekenleri yazarken; diğer kalem de yaşadıklarımızı kaydetmektedir. Hak gerçekleşince, yaşanılması gereken Kitap ile yaşanılan Kitabın mukayesesi yapılacak ve buna göre hüküm verilecektir. İşte o gün, dünyada Kitab’a göre yaşamayıp kitabına uyduranların, bütün sevdiklerini ve servetlerini azaptan kurtulmak için fidye vereceği ama buların kabul edilmeyeceği beyan edilmektedir. Bu hale düşmemek için hayatta rol model olacak birilerine ihtiyaç vardır. Bunun için bıkmadan usanmadan, dokuzyüz elli yıl, gizli-açık, birebir veya ilan ederek Allah’ın dinini anlatan Nuh (a.s.) en güzel örneklerdendir. Topluma vahyi duyururken elbette orada yer edinmiş nice şirkler, hurafeler ve yanlışlarla karşılaşılacaktır. Bu nedenle meselenin aslını öğrenmek için vahye müracaat edilmesi gerekmektedir. Hatta Allah adına yalan söyleyenlerin yine Allah’ın vahyi ile ortaya çıkacağı ifade edilmektedir. Zira özgürlüğe kavuşmak, kimse tarafından kandırılmamak ve birilerinin sömürgesi haline gelmemek için gecenin uygun olan bir bölümünde anlaya anlaya Vahiy okunmalıdır ki, gündüz gündem yapılacak hakikatler, zihne ve kalbe nakşedilsin. Çünkü Kıyamet yakındır ve İnsan, yaklaşan bu sona kendisini hazırlamalıdır.
Şimdi bunca ayetlerden ve hakikatlerden sonra hangi söze iman edecekler...
KOD: HÜNER127
Hikmet, görüşte ve sözde isabettir. Lokman (as), hikmet sahibi, bilge bir kişidir. Hikmet sahibi Lokman Hekim’in tıpla uğraşan bir hekim olduğu da söylenmiştir. Lokman (as), insanların her tür hastalıklarını dert edinmiş ve şifasını bulmaya çalışmıştır. Sadece tıp alanında değil, geniş bilgi, görgü ve tecrübesiyle din, hukuk, ahlak ve sosyal alanda isabetli sözler yani hikmetli sözler söylemiştir. Toplum ve bireyin her türden hastalıklarını kendine dert edinen kişi, elbette çözümler bulacaktır.
Kur’an-ı Kerim tefsiri ile ilgili bugüne kadar birçok çalışma yapılmıştır. Bu çalışma da bunlardan biridir ve sadece Lokman Suresi tefsirini içermektedir.
Tefsir kaynaklarının eski-yeni, rivayet-dirayet tefsirlerinin mümkün mertebe hepsinden yararlanılmıştır. Böylece ayetlerin görünen ve derinlemesine anlamlarına elden geldiğince daha çok nüfuz edilmesi amaçlanmıştır. O ayetle alakalı dünden bugüne İslam Ümmetinin rağbet etiği açıklamalardan herhangi birinin dışarıda bırakılmamasına gayret edilmiştir.
Kıssaların ve konuların başlangıç ayetlerinde konuya ilişkin genel açıklamalar yapılmıştır. Fakat daha sonra her bir ayet kendi içerisinde açıklanmaya çalışılmıştır.
KOD: HÜNER115
Meryem Suresi, risaletin 5. yılında, Fatır Suresi’nden sonra ve Taha Suresinden önce Mekke’de nazil oldu. Mekke müşrikleri İslami daveti durduramayınca fiziki, psikolojik, sosyal işkence ve ekonomik ambargoya başladılar.
Peygamberliğin 5. Yılında hicrete izin verildi. Genellikle fakirlerden, kölelerden ve daha önce Kureyş’e sığınmış yabancılardan oluşan Müslüman grup Habeşistan’a hicret etmeye karar verir. İşte bu yolculukta muhacirlere azık ve erzak olacak Meryem Suresidir. Müslümanlar Habeşistan’a Necaşi’nin ülkesine iltica ederler.
Surenin ismi Meryem. Hz. Meryem’in namusunun, iffetinin örnek alınması istenmektedir. Müslümana, Hz. Meryem örnektir. Batıda her yerde Meryem resimlerine rastlanıyor. Fakat namusun, iffetin izine bile rastlanamıyor.
Hz. Meryem’den bir oğul olması sebebi olmayan bir sonuçtur. Sebep sonuç ilişkisi haşa Allah’ı bağlayacak değildir. O bir şeyin olmasını dilerse ol der ve olur. İnsanın kendini Allah’a teslim etmesinden başka çare mi var? Allah’ın rızası dışında başkasının rızasını aramanın ne anlamı var?
Ayrıca surede, öğüt ve uyarılar ile ahiretin imrendiren ve korkutan hallerine dikkatleri çekilir. Hidayete erenlerle sapıtanların yolları açıklanır. Kafir ve mü’minin eline geçecekler aynı şeyler değildir. Hak ile batıl davasında kimin kazanacağı bellidir. Allah’ın gücü karşısında kimin, nasıl bir gücü söz konusu olabilir ki?
KOD: HÜNER145
Kur’an, yirmi üç yıllık bir hayatta indirilmiştir; lakin kıyamete kadar devam edecek bir hayatın da adıdır. Hayat, Kur’an’la okunması gerekmektedir. Yani hayatta insana ısı-ışık saçan güneş, sekinet-dinlenme zamanı olan gece, insanı farklı dünyalara sevk eden yıldızlar, dağ, ova, rüzgâr, deniz gibi mevcudatın hepsi Kur’an’la anlam kazanmalıdır. Bazen tarihe bazen ahirete Kur’an’la yolculuk yapmak gerekmektedir ki yaşanılan hayatın ne olduğu anlaşılabilsin.
İşte bu amaçla biz bu kitapta Mülk’ten Cin’e yolculuğa çıkıyoruz. Bazen kevniyata Mülk gözlüğüyle bakacağız bazen Kalem’le, Nuh’la ve Cin’le tarihe yolculuk yapacağız. Hedef, ahirette “keşke işitip akletseydik” dememek için bu dünyada ve şimdide Allah’ın vahyini işitip akletmektir. Rabbim, razı olduğu yolda yürümeyi ve o yoldan hiç sapmamayı nasip etsin inşallah (Amin)
KOD: HÜNER149
Kanuni Sultan Süleyman ve Şeyhülislam Zembilli Ali Efendi arasında, Topkapı Sarayında ağaçları karıncalar istila edince, ağaç köklerine kireç tatbik edilerek karıncaların itlaf edilmesinin uygun olup olmadığını Kanuni bir şiirle sormuştu:
Ağacı eğer sarmış olsa karınca
Zarar var mı karıncayı kırınca
Zenbilli’nin cevabı şöyle
Yarın Hakk’ın divanına varınca
Süleyman’dan hakkını alır karınca
215.00 TL
100.00 TL
125.00 TL