KOD: HÜNER151
Halkın İslam’ı bilmesi, anlaması ve yaşaması (HİBAY) için herkes kendi imkanlarına göre cehd edecektir. Bu nedenle cehd edenlerin mutlaka alim olması gerekmemektedir. Ancak muhterem halkın ihsanı teşviki (MUHİT) ilmin muhitine dayanmalıdır. İlimde uzman olunmasa bile ilmin çevresinden beslenmek gereklidir. İlmin muhitinde önemli konulardan biri Sünnet’i bilmek ve Sünnet’in kaynağı olan hadis rivayetlerinden faydalanmaktır. Bu çalışma Hadis ilminde uzman olmayan bir müslümanın ilmin muhitinde, hadis rivayeti ve Sünnet arasındaki ilişkiler konusunda bilgilenmesine yardımcı olmak için hazırlanmıştır. Hadis usulü konularında da giriş düzeyinde bilgi vermekle birlikte hadis usulü kitabı değildir. Çünkü hadis usulü kitabı bilimsel uzmanlık isteyen bir çalışmadır. Bu kitabın kapsamı uzman düzeyinde bilgiler vermek değildir. Sünnet ve hadis rivayeti (HR) konularında genel bilgilendirmeyi amaçlamaktadır.
Uzman olmayan birinin HR lerle ne işi olabilir diye düşünmemeliyiz. İnsanlar bir şekilde HR leri okumakta ve işitmektedirler. HR ler sadece fıkıhla ilgili HR ler değildir. HR lerin kapsamında doğru anlayış ve ahlaki eğitilmeye teşvik yönleri olan HR ler de vardır. Ancak HR lerin doğruluk düzeyi ve nasıl amele dönüştürüleceği konularında genel bilgi olmazsa bir takım yanlış anlama ve hedeflenmelere gidilebilmektedir. HR lerle Sünnet’i aynı gören bazıları, HR ler üzerinden Sünnet’e saldırılar yapabilmektedir. İlmin muhitine gelen bir Müslüman, Sünnet’in kapsamı, Kur’an’la bağlantısı, HR lerin güvenirliliği, HR ve Sünnet ilişkisi konularında genel bilgilenmeye sahip olmalıdır.
Rasulullah: “Kim iyi bir yol açarsa o kimseye açtığı yolun sevabı ve kıyamete kadar o yoldan gidenlerin ecri verilir. Kim de kötü bir yol açarsa hem açtığı yolun vebali, hem de kıyamete kadar yoldan gidenlerin vebali yüklenir” (Müslim, ilim 16).
KOD: HÜNER108
Hz. Peygamber (s.a.v) diyor ki :
‘’ Her şeyin bir kalbi (özü) vardır. Kur’an’ın kalbi de Yasin’dir.’’ Tirmizi
Kalp hayati heyacanın kaynağıdır. Yasin suresi de Kur’an’ın kalbidir. Yasin Suresi’nin temel konuları olan tevhid, risalet , ahiret, haşr ve neşr esasen kalbin eylemleridir. Kalbe bunlar yerleşmelidir. İnancın merkezi olan kalp, Kur’an’ın kalbi olan Yasin suresi ile dirilir.
Sure temel itikadi ve ahlaki konuları esas alır. Ana tema tevhid, ahiret ve risâlettir. Ölüm ve yeniden diriliş Yasin suresinde tekrar tekrar gündeme gelmektedir. Yeniden diriliş, hesaba çekilmenin tartışılmazlığı ve bunun sonucu olarak insanın ahlaki sorumluluğu ön plandadır.
Rasulullah (sav):
“Ölüleriniz için Yasin-i Şerif’i okuyun.” (Ebu Davud)
“Ölmek üzere olanlarınıza Yasin okuyunuz.” (Ebu Davud) buyurmaktadır.
Sadece ölenlere değil ölümcül dertlere duçar olanlara da okumalıdır. Yasin suresini anlayarak, emir ve yasaklarına uygun hareket eden diriliyor demektir. Sureler okuyanından değişiklikler ister. İnanışları, anlayışları, ortamları, hal ve gidişlerini gözden geçirmeleri beklenir. Yasin Suresini okumak hayatımıza nice güzellikler, sevinçler katar.
KOD: HÜNER153
Bu çalışmanın hedefi dünyada ve ahirette en az zarar ve en çok fayda elde etmek amacıyla insanın kendini yönetmesine katkı yapmaktır. İnsan kendini yönetirken aklını, bilgisini, değerlerini, düşünmesini, niyetlerini, duygularını, isteklerini ve hareketlerini yönetir. Bu çalışma, yazarın daha önce yayımlanan “Aklını Kullanmada Çözümleyici Araştırıcı Paylaşımcı (AKÇAP) Düşünme kitabı esas alınarak yine yazar tarafından güncellemeler yapılmış ve 5 kitap şeklinde düzenlenmiştir. Birbirinin devamı değil, ama birbirini bütünleyici kitaplar olarak hazırlanmıştır. Kitapların içeriği beyin ve akıl etkileşimi, duygu yönetimi, hayat başarısını yönetmek, ÇAP’lı düşünmek ve etkileşim yönetimi üzerine kurgulanmıştır. Bu kitapta beyin ve akıl etkileşimi konuları ele alınmıştır.
KOD: HÜNER161
MÜSLÜMAN SİYASET VE YÖNETİM ETKİLEŞİMİ
Siyaset kişinin kendisi, çevresi, imkanları, sorunları ve diğer insanlarla etkileşimlerinde hangi önceliklere göre nasıl bir yol izleyeceğinin bilgisi, kararı ve davranışıdır. Siyaset insan olmanın, toplum içinde yaşamanın doğal ve kendini mecbur eden bir halidir. Müslümanın insan ve müslüman olmak özellikleri devam ettiği sürece siyasetten uzak kalması mümkün değildir. Kaldığını sanır veya iddia ederse kendini kandırmaktadır veya kendine göre bir siyaset izlemektedir. İnsan olarak siyasete adımını atar ve müslüman olarak siyasetine ilke ve yön verir.
Siyasal yönetim doğal bir ihtiyaçtır. Siyasal yönetim insanın toplumsal yaratılışının bir gereğidir. Şekli, kapsamı değişebilir ama hep varolmuştur. İnsanlar toplu olarak yaşadıklarından aralarında bir yönetimin olması adaletin korunması, zulmün önlenmesi, toplumsal yardımlaşmanın ve güvenliğin sağlanması için gereklidir.
KOD: HÜNER099
Son zamanlarda daha bir ivme kazanan din konusundaki tartışmalarda üzerinde en çok durulan konuların başında, dinî ifadelerin/kutsal metinlerin tahlîli gelmektedir. Özellikle vahiyle gelen ifadelerin, anlattıkları gerçeği ne oranda karşıladığı konusu sıkça tartışılmaktadır. Bu alanda din dilinin mahiyetini anlamaya dönük olarak “Sembolizm” veya “Sembolik/Alegorik/Mecazcı Dil Anlayışı”, ileri sürülen iddialı bir görüş olarak karşımıza çıkmaktadır. Şu bir gerçek ki deyimleri, mecazları ve edebî tasvirleri tümüyle yok saymak, onları salt literal olarak algılamak anlayışları köreltmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki ölçü ve kritere tabi olmaksızın gelişigüzel bir şekilde tüm ifadeleri mecaz bahanesi ile öznelleştirmek de anlamı buharlaştırmakta ve yok etmektedir. Öyleyse aşırılıklardan kaçınıp mutedil bir ölçü ve denge ile hareket edilebildiği takdirde sembolizm, bize kutsalın farklı tezahürlerinin yorumunu mümkün kılan teorik şifreyi sunarak beşeri varlığa ve onun varoluşuna yabancı olanın farkına varılmasına yardımcı olabilir, görülmeyen gerçekleri elle tutulur derecede açık olmayan bir algılayış ile anlamamıza katkıda bulunabilir. Aksi takdirde dilin kurallarına ve sahih naklî kaynaklara uygun olmayacak şekilde hareket edildiğinde, dinî ifadelerin anlamı ve nesnel karşılığı ile ilgili güvenilir bir dayanak ortaya koymak imkânsız hale gelecektir.
KOD: HÜNER085
Tüm hukuk sistemleri gibi İslam hukuku da normatif bir disiplindir; yasaklar (tahrîm), izin
verir (tahyîr), buyurur (îcâb). İnsanlardan pozitif yükümü ifade eden emir norma karşı
harekete geçmelerini isterken negatif yükümü ifade eden yasak norma karşı hareketsiz
kalmalarını bekler. Tersi iki durum ise suç denilen davranışsal sapmanın farklı iki şeklini
doğurur: İcraî Suç ve İhmalî Suç.
Elinizdeki çalışmada, işlenmesinde dış dünyaya yansıyan somut bir eylemin etkili olmadığı,
aksine sadece hareketsiz kalmakla tamamlanan ihmalî suçlar nazarî ve tatbikî boyutlarıyla ele
alınmakta, söz konusu suç tiplerine ilişkin İslam hukuku kaynaklarında geçen görüşler
karşılaştırmalı olarak incelenmektedir.
KOD: HÜNER152
Hz. Muhammed kendilerine peygamber olarak gönderildiğinde inkarcılar ondan kendilerine önceki peygamberlerin gösterdiği hissi mucizelere benzer mucizeler göstermesini istemişlerdir. Ancak Allah onların hissi mucize isteklerini geri çevirerek akıllarına hitap eden Kur'an'ın onlar için Hz. Muhammed'in nübüvvetini ispat eden yeterli bir mucize olduğunu vurgulamıştır. Ayrıca Hz. Muhammed'in insani yönü anlatılarak onun da kendileri gibi bir beşer olduğunu, mucizelerin sadece Allah'ın iradesi ile gerçekleştiğini belirtir. Bu nedenle ne Allah'ın kitabı olan Kur’an-ı Kerim ne de Hz. Muhammed kendisi açık bir şekilde Kur’an-ı Kerim'in dışında hiçbir hissi mucizevi nübüvvetinin ispatında kullanmamıştır. Ancak İslam düşüncesinin teşekkülü döneminde mucize olgusu iki zeminde tartışılmıştır. Özellikle hicri 2. asırdan itibaren İslam dünyasında ortaya çıkan ilhak ve zındıklık hareketlerine karşı Hz. Muhammed'in nübüvvetini ispat etmek amacıyla ilk dönem kelamcıları Kur'an'ı merkeze alarak konuyu ayet, burhan, delil, hüccet gibi kavramları kullanarak ispat etmeye çalışmışlardır. Diğer akım ise, yine aynı dönemde önce siyer ve rivayetler şeklinde yer almıştır. 3. asırdan itibaren benzer rivayetler hadis kitaplarında yer almıştır. Hadisçilerin konu ile ilgili rivayetleri kelamcılar tarafından birer hissi mucize olarak yorumlanmıştır. Yine aynı dönemde özellikle kelamcılar tarafında mucizenin tanımı yapılarak, Hz. Peygamber’in birçok alanda hisse mucizeler gösterdiğini belirterek, Hz. Muhammed'in nübüvvetini ispat etmeye çalışmışlardır. İkinci düşünce daha yaygın bir şekilde olmak üzere her iki düşüncenin yansımaları günümüzde mevcuttur.
130.00 TL
100.00 TL
75.00 TL
225.00 TL