KOD: HÜNER70
KOD: HÜNER079
Kurân-ı Kerîm’i anlama konusunda sayısız eserlerin telifinin yanında hiç şüphesiz, hadisi anlamak için de şerhler ve usûl-i hadis hakkında müstakil eserler telif edilmiştir.
Hind yarım adasının önemli âlimlerinden birisi olan Leknevî de üzerinde çalışmalar yapılması gereken birisidir. Kısacık hayatında değerli birçok telifatı kendisinden sonra gelecek nesillere aktarmasını bilmiştir.
Tercümesini yapmış olduğumuz bu çalışmada Leknevî, hadis konusunun en çetrefilli konularına dair telif etmiş olduğu el-Ecvibetu’l-Fâdıla Li’l-Es’ileti’l-Aşareti’l-Kâmile isimli eserinde, kendisine sorulan 10 soruya cevap vererek, hadis problemlerine çözümler sunmaktadır.
Biz de Abdulfettah Ebû Gudde’nin tahkik etmiş olduğu çok önemli olan bu çalışmayı tercüme ederek, Türk okurlara sunmayı hedefledik. Ebû Gudde, esere bir giriş yazdıktan sonra, müellifin hayatına ve eserlerine dair oldukça yeterli bilgi vermiştir.
Her ne kadar kitabın içeriği ilmî bir hüviyet taşısa da hadisle ilgilenenlere yararlı olacağını ümit etmekteyiz. Ülkemizde akademik çevrelerin dışında pek fazla tanınmayan Leknevî’nin bu çalışması özellikle İlahiyat alanında önemli bir açığı kapatacağını ummaktayız.
Görüleceği gibi Leknevî, çalışmasında önce kendisine sorulan soruyu okuyucunun kavrayabileceği şekilde sunduktan sonra ilgili sorunun cevabına geçmektedir.
Ebû Gudde, eserin başında Leknevî’nin eserdeki metodu ve kendisinin eser üzerindeki çalışması hakkında bilgi verdikten sonra, müellifin hayatına dair de doyurucu bilgiler vermiştir. Bu bilgilerden sonra Leknevî’nin kısa bir önsözü yer almaktadır.
Biz de eserin girişinden önce son devrin önde gelen hadisçilerinden Abdulfettah Ebû Gudde hakkında kısa da olsa bilgi vererek okuyucuyu bilgilendirmeye çalıştık. Zira Abdulfettah Ebû Gudde, neredeyse eserin orjinalinden fazla açıklamalarda bulunmuş ve okuyucuya doyurucu ek bilgiler sunmuştur.
KOD: HÜNER085
Tüm hukuk sistemleri gibi İslam hukuku da normatif bir disiplindir; yasaklar (tahrîm), izin
verir (tahyîr), buyurur (îcâb). İnsanlardan pozitif yükümü ifade eden emir norma karşı
harekete geçmelerini isterken negatif yükümü ifade eden yasak norma karşı hareketsiz
kalmalarını bekler. Tersi iki durum ise suç denilen davranışsal sapmanın farklı iki şeklini
doğurur: İcraî Suç ve İhmalî Suç.
Elinizdeki çalışmada, işlenmesinde dış dünyaya yansıyan somut bir eylemin etkili olmadığı,
aksine sadece hareketsiz kalmakla tamamlanan ihmalî suçlar nazarî ve tatbikî boyutlarıyla ele
alınmakta, söz konusu suç tiplerine ilişkin İslam hukuku kaynaklarında geçen görüşler
karşılaştırmalı olarak incelenmektedir.
KOD: HÜNER093
“-Kırk Fasıl’da- Cihat Kitabı” adlı bu çalışma, İbn Hazm’ın en meşhur kitabı olarak bilinen “el-Muhallâ bi’l-Âsâr” adlı eserindeki “Kitabu’l-Cihad” başlığından hazırlanmıştır. Özellikle Siyer, Hadis ve Fıkıh konuları yoğunlukta olduğu için bu bölümü seçilmiştir.
Bu sayede, hem bu ilim dallarındaki geniş yelpazeli aktarımlardan istifade etme, hem de İbn Hazm’ın metot, usul ve kâidelerini beraberce görebilme, münakaşa yöntemine şahit olma imkânı doğmuştur.
Çalışma, eserin, on iki ciltlik Beyrut baskısı esas alınarak yapımıştır. Mümkün olduğu ölçüde aslına bağlı kalınmaya, kullandığı ifade ve tabirler aynen muhafaza edimeye çalışılmıştır.
KOD: HÜNER099
Son zamanlarda daha bir ivme kazanan din konusundaki tartışmalarda üzerinde en çok durulan konuların başında, dinî ifadelerin/kutsal metinlerin tahlîli gelmektedir. Özellikle vahiyle gelen ifadelerin, anlattıkları gerçeği ne oranda karşıladığı konusu sıkça tartışılmaktadır. Bu alanda din dilinin mahiyetini anlamaya dönük olarak “Sembolizm” veya “Sembolik/Alegorik/Mecazcı Dil Anlayışı”, ileri sürülen iddialı bir görüş olarak karşımıza çıkmaktadır. Şu bir gerçek ki deyimleri, mecazları ve edebî tasvirleri tümüyle yok saymak, onları salt literal olarak algılamak anlayışları köreltmektedir. Ancak unutulmamalıdır ki ölçü ve kritere tabi olmaksızın gelişigüzel bir şekilde tüm ifadeleri mecaz bahanesi ile öznelleştirmek de anlamı buharlaştırmakta ve yok etmektedir. Öyleyse aşırılıklardan kaçınıp mutedil bir ölçü ve denge ile hareket edilebildiği takdirde sembolizm, bize kutsalın farklı tezahürlerinin yorumunu mümkün kılan teorik şifreyi sunarak beşeri varlığa ve onun varoluşuna yabancı olanın farkına varılmasına yardımcı olabilir, görülmeyen gerçekleri elle tutulur derecede açık olmayan bir algılayış ile anlamamıza katkıda bulunabilir. Aksi takdirde dilin kurallarına ve sahih naklî kaynaklara uygun olmayacak şekilde hareket edildiğinde, dinî ifadelerin anlamı ve nesnel karşılığı ile ilgili güvenilir bir dayanak ortaya koymak imkânsız hale gelecektir.
KOD: HÜNER0100
Günümüz dünyasında özellikle mantıksal deneyciliğin katı tehditlerine boyun eğenler, kutsal metinlerde kullanılan bazı ifadelerin sözlük anlamlarıyla alınması durumunda birtakım güçlüklerle karşılaşılmasından hareketle, kelime ve kavramların bilinen sözlük anlamlarının ötesinde farklı derin manalara sahip oldukları görüşünü abartılı bir şekilde gündeme taşımaktadırlar. Böyle bir yönelişin neticesi olarak kimi zaman zorlamalarla ifrata varacak şekilde, mecaz ve sembollerle metinleri yorumlama yolunu tercih edebilmektedirler. Bu tarz bir yönelişe sahip olanlardan birisi de “The Message Of The Qur’an” eserinin yazarı Muhammed Esed’ dir. İşte elinizdeki bu çalışmada, onun yukarıda bahsedilen ve “Kur’an Mesajı” ismiyle Türkçe’ ye çevrilen meal-tefsir çalışması, eleştirel bir bakış açısıyla değerlendirmeye tabi tutulmaktadır. Eserinde dile getirdiği Allah’ın sıfatları, ahiret, cennet-cehennem, melek, cin, şeytan ve mucizeler konusundaki çoğu zaman Kur’an metniyle örtüşmeyen görüşleri, bazı hüküm ayetleri hakkındaki yorumları ele alınmaktadır. Söz konusu edilen yorumlar, ikna edici bir delil olmadıkça kelimelerin asıl anlamları ve konuyla ilgili sahih rivayetler/nakiller ışığında tahlîl edilmektedir.
KOD: HÜNER0101
Dün olduğu gibi bugün de İslam’ın birçok alanda çeşitli spekülasyonlara konu olduğu bir dönemden geçiyoruz. Çoğunlukla sağlıklı bilgi temelinde karşılıklı bilgi alışverişinin, yerini, zihinsel kargaşa ve çatışmalara bıraktığı böyle bir ortamda, Müslümanların nihaî anlamda totaliter bir dikta sistemini kuracakları ve bütün özgürlüklere ve serbest muhalefete son verecekleri iddiası sıkça gündeme taşınır. Böyle bir iddianın enine-boyuna tartışılması gereği ortadadır. Öte yandan devlet ve toplum, bilim ve teknoloji sayesinde büyüyüp, sanayileşme ve ekonomik kalkınma seviyesi arttıkça, bireyin gücü zayıflamakta ve giderek devleşen yapılar karşısında haklarını savunabilme imkânları daralmaktadır. Atomize olan fert giderek bir istatistik rakamı haline gelmektedir. Bu önemli problemin görmezden gelinmesi sağlıklı değildir. Bir başka önemli sorun da şudur: Günümüzde muayyen bir devlet yapısı içinde yaşayan bireylerin genellikle dindar ve vatandaş diye iki sıfatı vardır. Dindar sıfatıyla belirli bir dine, vatandaş sıfatıyla da belirli bir devlete tabi olan birey, bu iki tabiiyet merkezinin kendisine verdiği yap veya yapma emrinin birbiriyle uyumlu olmaması durumunda ciddi bir çıkmaza girebilmektedir. İşte bu ve benzeri problemler bağlamında elinizdeki bu çalışma, Kur’an’a göre bireysel ve kamusal özgürlükleri tanımlamayı, anlamlandırmayı ve bunların boyutlarını akademik olarak ortaya koymayı amaçlamaktadır.
KOD: HÜNER105
Ashab-ı Kehf, çevrelerine Allah’ tan başka ilah olmadığını duyurdu. Bu örnek tavirları bugün dahi gündemimizde yaşamaya devam etmektedir ve şu mesajı ulaştırmaktadır: “Herkes gençlik ruhunda olmalıdır. Genç olmak yaştan ziyade anlayışla alakalıdır.Ruhun genç olması gerekir. Yaşça geçlikteki bir takım hatıralarla yaşamak yerine genç bir ruha yaraşan coşkunlukla Allah’ ın emirleri şartsız ve samimi bir tutumla hayata yansıtılmalıdır.”
Bu yiğit, dinamik gençler toplumu sürükleyen küfür ve isyan dalgasına karşı gerek nefislerinde gerek çevrelerinde ciddi bir mücadele verdiler. Şirke zorlanmaktaydılar. Fitneye yakalanmamak için, dinlerini korumak için mağaraya sığındılar. Mağarada öncelikle duaya sarılan gençler, Rablerine sığınmışlar ve; “Ey Rabbimiz! Şu işimizde bize başarıyı göster, bu işten nasıl çıkacağız bize öğret, bize bilgi ver, bilinç ver, bizi doğruluk bilinciyle donat, işimizi rast getir, akıbetimizi hayreyle, sonumuzu güzelleştir, kafirlerin elinde oyuncak olmaktan ve böylelikle dinimizi kaybetmekten, dünyada rezillikten ve ahirette azaptan koru.” diye niyazda bulundular.
KOD: HÜNER106
KOD: HÜNER107
Hz. Peygamber (s.a.v) diyor ki :
‘’ Her şeyin bir kalbi (özü) vardır. Kur’an’ın kalbi de Yasin’dir.’’ Tirmizi
Kalp hayati heyacanın kaynağıdır. Yasin suresi de Kur’an’ın kalbidir. Yasin Suresi’nin temel konuları olan tevhid, risalet , ahiret, haşr ve neşr esasen kalbin eylemleridir. Kalbe bunlar yerleşmelidir. İnancın merkezi olan kalp, Kur’an’ın kalbi olan Yasin suresi ile dirilir.
Sure temel itikadi ve ahlaki konuları esas alır. Ana tema tevhid, ahiret ve risâlettir. Ölüm ve yeniden diriliş Yasin suresinde tekrar tekrar gündeme gelmektedir. Yeniden diriliş, hesaba çekilmenin tartışılmazlığı ve bunun sonucu olarak insanın ahlaki sorumluluğu ön plandadır.
Rasulullah (sav):
“Ölüleriniz için Yasin-i Şerif’i okuyun.” (Ebu Davud)
“Ölmek üzere olanlarınıza Yasin okuyunuz.” (Ebu Davud) buyurmaktadır.
Sadece ölenlere değil ölümcül dertlere duçar olanlara da okumalıdır. Yasin suresini anlayarak, emir ve yasaklarına uygun hareket eden diriliyor demektir. Sureler okuyanından değişiklikler ister. İnanışları, anlayışları, ortamları, hal ve gidişlerini gözden geçirmeleri beklenir. Yasin Suresini okumak hayatımıza nice güzellikler, sevinçler katar.
130.00 TL
100.00 TL
75.00 TL
225.00 TL